İçindekiler
- Amerika Vergi Sistemi 2025
- Amerika Vergi Sistemine Genel Bakış
- Amerika Gelir Vergisi Sistemi
- Gelir Vergisi Beyanı ve İndirimler
- Vergi Kredileri
- Sosyal Güvenlik ve Medicare Vergileri
- Amerika Şirketler ve Kurumlar İçin Vergilendirme
- Kurumsal Gelir Vergisi
- Şirket Yapıları ve Vergi Yükümlülükleri
- Kurumlar İçin Vergi Teşvikleri ve İndirimler
- Amerika Sosyal Güvenlik ve Zorunlu Kesintiler
- Sosyal Güvenlik Vergisi
- Medicare Vergisi
- İşsizlik Sigortası Vergisi
- Diğer Zorunlu Kesintiler
- Zorunlu Kesintiler ve İşveren Yükümlülükleri
- Amerika KDV, ÖTV ve Diğer Tüketim Vergileri
- Satış Vergisi (Sales Tax)
- Özel Tüketim Vergisi (ÖTV)
- Lüks Tüketim Malları ve Diğer Ürünler
- E-ticaret ve Dijital Ürünler Üzerindeki Vergiler
- Tüketim Vergilerinin Etkisi
- Amerika Gayrimenkul ve Mülkiyet Üzerinden Alınan Vergiler
- Gayrimenkul Vergisi (Property Tax)
- Konut ve Ticari Gayrimenkul Üzerinden Alınan Vergiler
- Emlak Satış Vergisi (Real Estate Transfer Tax)
- Emlak Değer Artışı ve Vergi İstisnaları
- Mülkiyet Vergisi ve İpotekli Gayrimenkuller
- Vergi İstisnaları ve Terk Edilen Mülkler
- Sonuç
- Amerika Uluslararası Vergi Anlaşmaları ve Çifte Vergilendirme
- Çifte Vergilendirme Sorunu
- Çifte Vergilendirmeyi Önlemek İçin Uluslararası Vergi Anlaşmaları
- Amerika’nın Çifte Vergilendirme Anlaşmaları
- Yabancı Gelir ve Amerikan Vergi Sistemi
- Çifte Vergilendirme Sorunlarını Çözmek İçin Yapılabilecekler
- Sonuç
- Sıkça Sorulan Sorular (SSS)
Amerika Vergi Sistemi 2025
Amerika Vergi Sistemine Genel Bakış
Amerika Birleşik Devletleri’nin vergi sistemi, federal, eyalet ve yerel hükümetler tarafından uygulanan çok katmanlı bir yapıya sahiptir. Bu sistem, bireylerin ve işletmelerin gelirleri üzerinden çeşitli vergi yükümlülükleri getiren ve aynı zamanda devletin finansal kaynaklarını yöneten bir dizi kurallara dayanır. ABD vergi sistemi, karmaşık ve çeşitlendirilmiş bir yapıya sahip olup, federal düzeyde uygulanan gelir vergisi, satış vergisi, emlak vergisi gibi farklı vergi türlerini içerir.
Amerika’nın vergi sistemi, genellikle gelir üzerinden alınan vergilerle özdeşleşmiştir. Federal hükümet, en büyük gelir kaynağını gelir vergisinden sağlar. Ancak, her eyalet ve yerel yönetimler de kendi vergi sistemlerini oluşturur ve bu, ABD’deki vergi yükünün çeşitliliğini artırır. Eyaletler arasında vergi oranları, uygulamalar ve vergi türleri farklılık gösterebilir. Örneğin, bazı eyaletlerde satış vergisi uygulanırken, diğerlerinde hiç satış vergisi yoktur.
Amerika’da federal gelir vergisi, genellikle artan oranlı bir sistemle belirlenir. Bu, daha yüksek gelir elde eden kişilerin daha yüksek oranlarda vergi ödediği anlamına gelir. Ancak, vergi mükellefleri, çeşitli indirimler, krediler ve istisnalar sayesinde ödenecek vergi miktarını düşürebilir. Ayrıca, vergilerin doğru şekilde hesaplanabilmesi için karmaşık kurallar ve düzenlemeler bulunmaktadır. Bu da vergi mükelleflerinin doğru bir şekilde vergi beyanı yapmalarını zorlaştırabilir.
Bunun yanı sıra, sosyal güvenlik ve sağlık sigortası gibi vergiler de Amerikan vergi sisteminin önemli bileşenleridir. Sosyal güvenlik vergisi, özellikle emeklilik, engellilik ve işsizlik sigortası gibi sosyal yardımların finansmanını sağlamak amacıyla alınırken, sağlık sigortası ise Medicaid ve Medicare gibi devlet destekli sağlık hizmetlerini finanse eder.
Amerikan vergi sisteminin diğer önemli bir özelliği de “tax credits” yani vergi kredilerinin kullanımıdır. Bu krediler, vergi mükelleflerinin ödeyecekleri vergi miktarını doğrudan düşürür ve vergi mükelleflerinin vergi yükünü azaltmaya yardımcı olur. Ayrıca, vergi beyannamesi sürecinde karşılaşılan olası hataların ve dolandırıcılığın önlenmesi amacıyla çok sayıda denetim ve kontrol mekanizması da bulunur.
Amerika’nın vergi yapısı zaman içinde değişikliklere uğramış ve vergi oranları, kuralları ve uygulamaları sürekli olarak yeniden değerlendirilmiştir. Bu değişiklikler, ekonomik koşullar, siyasi tercihler ve sosyal ihtiyaçlara göre şekillenmiştir. 2025 yılı itibarıyla, Amerika’daki vergi sistemi, hem bireysel hem de kurumsal düzeyde çeşitli reformlarla daha modern ve etkili bir yapıya kavuşmayı hedeflemektedir.
Vergi reformlarının, vergi mükelleflerinin üzerindeki yükü hafifletmesi ve devletin gelirlerini artırması beklenirken, sistemin karmaşıklığının azaltılması da önemli hedeflerden biridir. 2025 yılında, Amerika’da vergi sistemi üzerindeki tartışmaların yoğunlaşması ve farklı çözüm önerilerinin öne çıkması muhtemeldir.
Amerika Gelir Vergisi Sistemi
Amerika Birleşik Devletleri’nde gelir vergisi, federal hükümetin en önemli gelir kaynağıdır ve Amerikan vergi sisteminin temel taşlarından birini oluşturur. Gelir vergisi, bireylerin, ailelerin ve işletmelerin elde ettikleri gelir üzerinden alınır. Bu vergi, federal düzeyde uygulanmasının yanı sıra, birçok eyalet ve yerel yönetim de kendi gelir vergilerini tahsil etmektedir. Ancak, her eyaletin gelir vergisi oranı ve uygulamaları farklılık gösterebilir.
Amerika’daki gelir vergisi sistemi, genellikle progresif yani artan oranlı bir yapıya sahiptir. Bu, daha fazla gelir elde eden kişilerin daha yüksek oranlarda vergi ödemesi gerektiği anlamına gelir. Federal gelir vergisi, bu artan oranlı sistemle işler ve vergi oranları, gelir dilimlerine göre belirlenir. Örneğin, düşük gelirli bireyler daha düşük oranlarla vergi öderken, yüksek gelirli bireyler daha yüksek oranlarla vergi öderler. 2025 yılı itibarıyla, Amerika’daki federal gelir vergisi oranları şu şekilde sıralanabilir:
Bu dilimler, 2025 için geçerli olan oranlardır ve her yıl enflasyon ya da politika değişikliklerine bağlı olarak güncellenebilir. Amerikan gelir vergisi, kişilerin medeni durumu, çocuk sayısı ve diğer faktörlere göre de değişiklik gösterebilir. Örneğin, evli çiftler veya tek başına yaşayan bireyler için vergi dilimleri farklı olabilir.
Gelir Vergisi Beyanı ve İndirimler
Amerika’da gelir vergisi, bireylerin her yıl 15 Nisan’a kadar beyan etmeleri gereken bir vergidir. Bu beyanname, bir kişinin yıllık gelirini, giderlerini, vergiye tabi gelirini ve vergi kredilerini içerir. Gelir vergisi beyannamesi, federal gelir vergisinin yanı sıra, eyalet gelir vergisini de içerebilir. Birçok eyalet, federal vergi beyannamesini temel alarak kendi vergi beyannamelerini alır ve gelir üzerinden vergi tahsil eder.
Amerika’da vergi mükellefleri, gelirlerinden bazı harcamaları çıkartarak vergiye tabi gelirlerini azaltabilirler. Bu işlemler “deductions” (indirimler) olarak bilinir ve vergi yükünü hafifletmek amacıyla kullanılır. Başlıca vergi indirimleri arasında, iş masrafları, sağlık harcamaları, öğrenci kredisi ödemeleri ve ev hipotek faizleri bulunur. Bu tür indirimler, vergi mükelleflerinin beyan ettikleri gelir üzerinden belirli bir kısmı düşürmelerini sağlar ve dolayısıyla daha az vergi ödemelerine imkan tanır.
Vergi Kredileri
Amerika’da gelir vergisi sistemi, vergi mükelleflerinin ödeyecekleri vergi miktarını azaltmak için “tax credits” (vergi kredileri) sunar. Vergi kredileri, vergi mükelleflerinin hesaplanan vergi borcundan doğrudan düşülür. Yani vergi kredileri, vergi beyannamesi sonucunda bulunan tutarı doğrudan azaltır. Bu, vergi indirimlerinden daha etkili olabilir çünkü kredi, vergi hesaplamasında doğrudan bir azalma sağlar.
Amerika’da yaygın olarak kullanılan bazı vergi kredileri arasında:
Sosyal Güvenlik ve Medicare Vergileri
Amerika’da gelir vergisinin yanı sıra, çalışanlar ve işverenler, sosyal güvenlik ve sağlık sigortası gibi ek vergiler de öderler. Sosyal güvenlik vergisi, emeklilik, engellilik ve işsizlik sigortası gibi sosyal yardımların finansmanını sağlamak amacıyla alınır. Çalışanlar, maaşlarından belirli bir oranı sosyal güvenlik vergisi olarak öderken, işveren de aynı oranda katkıda bulunur. Sosyal güvenlik vergisi oranı, 2025 için yüzde 6.2’dir ve her iki taraf da bu oranı öder.
Medicare vergisi, devlet destekli sağlık sigortası programlarını finanse etmek için kullanılır. Bu vergi de çalışanın maaşından kesilir ve 2025 yılı itibarıyla yüzde 1.45 oranındadır. Yüksek gelirli bireyler, ek bir yüzde 0.9 vergi ile karşılaşabilirler.
Amerikan gelir vergisi sistemi, karmaşık ve geniş bir yapıya sahiptir. Gelir vergisinin yanı sıra, sosyal güvenlik ve sağlık sigortası gibi ek vergiler de, vergi mükelleflerinin üzerindeki vergi yükünü artırır. Ancak, sağlanan vergi kredileri ve indirimler, bu yükü hafifletmek amacıyla önemli bir rol oynamaktadır.
Amerika Şirketler ve Kurumlar İçin Vergilendirme
Amerika Birleşik Devletleri’nde şirketler ve kurumlar için vergi sistemi, özellikle gelir vergisi açısından oldukça belirgin bir yapıya sahiptir. Şirketlerin ödedikleri vergiler, hem federal düzeyde hem de eyalet ve yerel düzeyde farklılıklar gösterebilir. Amerika’daki şirket vergi sistemi, kurumsal gelir vergisi, vergi kredileri ve çeşitli indirimler gibi unsurlarla şekillenir. Şirketlerin vergi yükümlülükleri, işletmenin yapısına, gelir düzeyine ve faaliyet alanına göre değişir.
Kurumsal Gelir Vergisi
Amerika’da kurumlar, federal düzeyde gelir üzerinden vergi öderler. 2025 itibarıyla, federal kurumsal gelir vergisi oranı sabit bir oranda uygulanmaktadır ve bu oran %21’dir. Bu oran, 2017 yılında yapılan büyük vergi reformu ile belirlenmiştir. Bu oran, kurumsal vergilerde büyük bir değişiklik yaratmış ve Amerika’nın vergi sisteminin daha rekabetçi hale gelmesini sağlamıştır. Ancak, şirketler sadece federal vergi ödemekle kalmaz, aynı zamanda eyalet ve yerel vergilere de tabidirler.
Eyaletler, şirketlerin faaliyet gösterdiği bölgeye göre farklı oranlarla gelir vergisi uygulayabilir. Örneğin, California gibi eyaletler, şirket gelirleri üzerinden daha yüksek vergi alırken, diğer eyaletler daha düşük vergi oranları uygular. Ayrıca, bazı eyaletler kurumlar için gelir vergisi uygulamazken, diğerleri sadece belirli sektörlerde faaliyet gösteren şirketlere vergi uygular. Bu durum, şirketlerin faaliyetlerini ve vergi yükümlülüklerini etkileyebilir.
Kurumsal gelir vergisinin yanı sıra, şirketler, çeşitli vergi kredileri ve indirimlerden faydalanabilirler. Bu indirimler, vergi yükünü hafifletmek ve şirketlerin belirli faaliyetlerde bulunmasını teşvik etmek amacıyla sunulur. Örneğin, araştırma ve geliştirme (Ar-Ge) giderleri, şirketlerin vergi yükünü azaltmalarına yardımcı olacak şekilde indirimlere tabi olabilir. Ayrıca, yenilenebilir enerji yatırımları gibi çevre dostu girişimler de vergi teşviklerinden yararlanabilir.
Şirket Yapıları ve Vergi Yükümlülükleri
Amerika’da farklı şirket yapıları, farklı vergi düzenlemeleri ve yükümlülükleriyle ilişkilidir. Şirketler, vergi mükellefi olarak, faaliyet gösterdikleri yapılarına göre belirli vergi yükümlülükleri taşırlar. En yaygın şirket yapıları arasında anonim şirketler (C-Corp), S şirketleri (S-Corp), limited şirketler (LLC) ve ortaklıklar (Partnerships) yer alır. Her birinin vergi yükümlülükleri farklıdır.
C-Corp (Anonim Şirketler)
C-Corp’lar, Amerika’daki en yaygın şirket yapısıdır ve vergi yükümlülükleri oldukça belirgindir. C-Corp’lar, kurumsal gelir vergisini ödemek zorundadır ve aynı zamanda hissedarlarına temettü dağıttıklarında, bu temettüler üzerinden de vergi alınır. Bu sistem, “çift vergilendirme” olarak adlandırılır çünkü şirket önce gelir vergisini öder, ardından hissedarlar temettü aldığında, bu temettü üzerinden ikinci bir vergi uygulanır. Ancak, C-Corp’lar, çeşitli vergi kredileri ve indirimleri kullanarak vergi yükünü azaltma şansına sahiptir.
S-Corp (S Şirketleri)
S-Corp’lar, daha küçük işletmeler için tercih edilen bir yapıdır ve bu yapının temel avantajı, gelir vergisinin şirket düzeyinde değil, şirket sahiplerinin kişisel gelir vergisi beyannamelerinde beyan edilmesidir. Yani, S-Corp’lar “geçiş vergilendirmesi” sistemine tabidir, bu da şirketin kârlarının doğrudan hissedarlara geçmesini sağlar. Bu sayede çift vergilendirme riski ortadan kalkar. Ancak, S-Corp’lar yalnızca belirli kriterleri karşılayan şirketler için geçerlidir ve bu yapıdan yararlanabilmek için şirketin hissedar sayısının sınırlı olması gerekmektedir.
LLC (Limited Liability Company)
LLC’ler, hem vergi hem de sorumluluk açısından esneklik sağlayan şirket yapılarıdır. LLC’ler, genellikle geçiş vergilendirmesi uygulayan yapılardır, yani şirketin gelirleri sahiplerinin kişisel vergilerine dahil edilir. Bununla birlikte, LLC’ler de bazı durumlarda kendi kurumsal gelir vergilerini ödeyebilirler. LLC yapısının en büyük avantajı, sahiplerin kişisel mal varlıklarını şirketin borçlarından korumaya yönelik sınırlı sorumluluk sunmasıdır. Bu yapı, küçük ve orta ölçekli işletmeler için yaygın bir tercihtir.
Partnerships (Ortaklıklar)
Ortaklıklar, iki veya daha fazla kişi tarafından kurulan ve işletilen şirketlerdir. Ortaklıklar, geçiş vergilendirmesi uygulayan yapılardır, yani gelir, ortaklar arasında bölüştürülür ve her ortak, kendi kişisel gelir vergisi beyannamesinde beyan eder. Ortaklıklar, genellikle daha küçük işletmelerde ve aile şirketlerinde tercih edilir. Ancak, ortaklıklar da belirli vergi teşviklerinden yararlanabilir ve işletmenin gelirini azaltacak indirimleri kullanabilirler.
Kurumlar İçin Vergi Teşvikleri ve İndirimler
Amerikan vergi sistemi, şirketlere vergi yükünü azaltmak için çeşitli teşvikler ve indirimler sunar. Bu teşvikler, belirli faaliyetlerde bulunan şirketlerin vergi yükünü hafifletmeye yardımcı olur. Araştırma ve geliştirme harcamaları, yenilenebilir enerji projeleri, yatırımlar ve iş gücü eğitimi gibi konularda yapılan harcamalar, şirketlerin vergi kredi ve indirimlerinden yararlanmasına imkan tanır.
Örneğin, araştırma ve geliştirme (Ar-Ge) harcamaları, vergi indirimi olarak kabul edilebilir. Bu tür harcamalar, şirketlerin yeni ürünler geliştirmeleri veya teknolojik ilerlemeleri desteklemeleri için cesaretlendirilir. Yenilenebilir enerji yatırımları yapan şirketler de, enerji verimliliği teşvikleri ve vergi kredilerinden faydalanabilirler. Ayrıca, işletme sahipleri, başkalarına eğitim veren işletmeler, iş gücü gelişimine yatırım yaparak vergi teşviklerinden yararlanabilirler.
Amerika’daki şirketler, vergi teşviklerini ve indirimlerini kullanarak vergi yüklerini azaltabilir, maliyetlerini düşürebilir ve daha verimli bir şekilde faaliyet gösterebilirler. Bu teşvikler, işletmeleri büyütmeye ve inovasyonu teşvik etmeye yönelik önemli araçlardır.
Amerika Sosyal Güvenlik ve Zorunlu Kesintiler
Amerika Birleşik Devletleri’ndeki sosyal güvenlik ve zorunlu kesintiler, hem çalışanlar hem de işverenler için önemli bir vergi yükümlülüğü oluşturur. Sosyal güvenlik sistemi, bireylerin emeklilik, engellilik, ölüm ve sağlık hizmetleri gibi önemli sosyal yardımlarını finanse etmek amacıyla kurulmuştur. Sosyal güvenlik ve zorunlu kesintiler, federal hükümetin gelir sağlamak için kullandığı başlıca araçlardan biridir ve geniş bir şekilde halkın yararına hizmet eder.
Sosyal Güvenlik Vergisi
Amerika’daki sosyal güvenlik sistemi, 1935 yılında Başkan Franklin D. Roosevelt tarafından başlatılan ve günümüzde milyonlarca Amerikalı’nın emeklilik güvencesini sağlayan bir programdır. Sosyal güvenlik, çalışanların maaşlarından kesilen bir vergi ile finanse edilir ve bu vergi, hem bireylerin hem de işverenlerin katkılarıyla işleyen bir sistemdir. Sosyal güvenlik vergisi, çalışanın brüt maaşından belirli bir oran üzerinden kesilir ve aynı oran işveren tarafından da ödenir. 2025 yılı itibarıyla, sosyal güvenlik vergisi oranı %6.2’dir. Bu oran, hem işçi hem de işveren için geçerlidir ve her iki taraf da bu oranı eşit bir şekilde öder.
Sosyal güvenlik vergisi, belirli bir gelir seviyesine kadar uygulanır. 2025 yılı itibarıyla, bu limit 160,200 USD olarak belirlenmiştir. Bu limitin üzerindeki gelirler için sosyal güvenlik vergisi uygulanmaz. Yani, bu limitin üstündeki maaşlardan daha fazla sosyal güvenlik vergisi kesilmez. Bununla birlikte, her yıl bu limit, enflasyon oranlarına göre güncellenmektedir.
Sosyal güvenlik vergisinin toplanan fonları, sosyal güvenlik sisteminin ana fonlarını oluşturur ve bu fonlar, emekli maaşları, engellilik yardımları ve hayatta kalan eş ve çocuklar için ödeme yapılmasında kullanılır. Ayrıca, bu fonlar, işsizlik sigortası gibi sosyal yardımların finansmanını sağlamak amacıyla da kullanılabilir.
Medicare Vergisi
Medicare, özellikle 65 yaş ve üzerindeki bireyler için sağlık sigortası sağlayan bir federal programdır. Bu program, yaşlılar ve engelliler için önemli sağlık hizmetleri sunmaktadır ve finansmanı, çalışanların maaşlarından kesilen bir başka vergiden sağlanır. Medicare vergisi oranı, 2025 yılı itibarıyla %1.45’tir ve bu oran, hem çalışan hem de işveren tarafından eşit şekilde ödenir.
Medicare vergisi, sosyal güvenlik vergisinin yanı sıra, gelir üzerinden kesilen bir diğer zorunlu kesintidir. Sosyal güvenlik vergisinin aksine, Medicare vergisi belirli bir gelir limiti ile sınırlı değildir. Yani, yüksek gelirli bireyler de dahil olmak üzere, tüm gelirler üzerinden %1.45 oranında vergi kesilir. Bunun dışında, yıllık gelir seviyesi belirli bir limiti aşan bireyler için ek bir %0.9’luk Medicare vergi kesintisi uygulanır. Bu kesinti, özellikle daha yüksek gelirli çalışanlar için geçerli olur.
Medicare programı, sağlık sigortası ve sağlık hizmetlerine erişim sağlamak için önemli bir kaynak oluşturur. Bu program, hastane sigortası (Part A), tıbbi sigorta (Part B) ve sağlık sigortası seçeneklerini içeren bir dizi hizmeti kapsar. Medicare, sosyal güvenlik ve diğer emeklilik programlarından bağımsız olarak çalışanların maaşlarından düzenli olarak kesilir.
İşsizlik Sigortası Vergisi
Amerika’daki işsizlik sigortası, çalışanların işlerini kaybettiklerinde, geçici bir süre boyunca gelir desteği sağlamak amacıyla kurulan bir programdır. İşsizlik sigortası, federal hükümetin denetiminde olup, eyaletler bazında uygulanmaktadır. Bu sigorta, işverenler tarafından ödenen bir vergi ile finanse edilir. Çalışanlar, işsizlik sigortası vergisi ödemezler; sadece işverenler bu vergi yükümlülüğünü yerine getirirler.
Federal düzeyde, işsizlik sigortası vergisi oranı %6.0’dır. Ancak, eyaletler kendi işsizlik sigortası vergisi oranlarını belirlerler ve bu oranlar eyaletler arasında farklılık gösterebilir. İşverenler, belirli bir gelir seviyesine kadar işsizlik sigortası vergisi öderler. 2025 yılı itibarıyla, işsizlik sigortası vergisi sadece ilk 7,000 USD’lik gelir üzerinden alınır.
İşsizlik sigortası, işsiz kalan bireylere, genellikle işsizlik süresi boyunca geçici bir gelir kaynağı sağlar. Ancak, bu yardımlar, genellikle bir yıl ile sınırlıdır ve eyaletin işsizlik sigortası düzenlemelerine bağlı olarak değişir.
Diğer Zorunlu Kesintiler
Amerika’daki zorunlu kesintiler yalnızca sosyal güvenlik ve Medicare ile sınırlı değildir. Çalışanların maaşlarından kesilen diğer zorunlu kesintiler de bulunmaktadır. Bunlar arasında federal gelir vergisi, eyalet gelir vergisi, yerel vergiler ve bazı özel sigorta primleri sayılabilir. Çalışanlar, maaşlarından bu kesintilerin yanı sıra, belirli diğer sigorta primlerini de ödeyebilirler. Örneğin, bazı işyerlerinde sağlık sigortası, hayat sigortası veya emeklilik fonları gibi sigorta primleri kesilebilir. Ancak, bu kesintiler zorunlu olmamakla birlikte, çalışanlar ve işverenler arasında anlaşmaya bağlıdır.
Zorunlu Kesintiler ve İşveren Yükümlülükleri
Amerika’daki işverenler, çalışanlarının maaşlarından sosyal güvenlik, Medicare, işsizlik sigortası ve diğer vergileri kesmekle yükümlüdürler. Ayrıca, işverenler, bu kesintilerin doğru şekilde hesaplanıp federal ve eyalet hükümetlerine ödenmesini sağlamakla sorumludurlar. İşverenlerin bu kesintileri doğru şekilde hesaplayıp ödemeleri, federal yasa gereği ciddi bir yükümlülük ve hata yapmaları durumunda cezalarla karşılaşabilirler.
Amerika’daki sosyal güvenlik ve zorunlu kesintiler, geniş bir sosyal güvenlik şebekesi oluştururken, çalışanların gelecekteki emeklilikleri, sağlık sigortası ve işsizlik gibi risklere karşı korunmalarını sağlar. Bu sistem, sosyal yardımların geniş bir kitleye ulaşmasına ve devletin sosyal güvenlik programlarını sürdürülebilir bir şekilde finanse etmesine olanak tanır.
Amerika KDV, ÖTV ve Diğer Tüketim Vergileri
Amerika Birleşik Devletleri, diğer birçok ülkenin aksine, Katma Değer Vergisi (KDV) uygulamamaktadır. Bunun yerine, Amerika’nın tüketim vergileri, genellikle satış vergisi (Sales Tax) ve özel tüketim vergisi (ÖTV) gibi farklı sistemlerle yönetilmektedir. Her eyalet, kendi satış vergisi oranlarını ve uygulama biçimlerini belirlerken, federal düzeyde de bazı özel tüketim vergileri bulunmaktadır. Bu vergiler, genellikle mal ve hizmet alımları üzerine uygulanır ve devletin gelir kaynaklarından biri olarak önemli bir yer tutar.
Satış Vergisi (Sales Tax)
Amerika’da en yaygın tüketim vergisi türü, satış vergisidir. Satış vergisi, tüketicilerin mal ve hizmet alımlarında ödediği bir vergi türüdür ve her eyaletin kendine ait satış vergisi oranları bulunmaktadır. Bu vergi, ürünlerin satış fiyatına eklenir ve genellikle satıcı tarafından tahsil edilerek eyalet ya da yerel yönetimlere ödenir. Satış vergisinin oranı, eyaletlere ve hatta yerel yönetimlere bağlı olarak büyük farklılıklar gösterebilir. Örneğin, California gibi eyaletlerde satış vergisi oranı %7.25 iken, bazı eyaletlerde bu oran %0 olabilir.
Eyaletler arasında bu oranların farklılık göstermesi, eyaletlerin ekonomik durumlarına, vergi politikalarına ve bütçe ihtiyaçlarına göre değişir. Ayrıca, bazı eyaletler belirli ürünler için farklı oranlar uygulayabilirler. Örneğin, gıda maddeleri ve ilaçlar genellikle satış vergisinden muaf tutulurken, lüks ürünler ve eğlence hizmetleri gibi tüketim malları daha yüksek oranda satış vergisine tabidir.
Yerel yönetimler de, eyalet hükümetinin uyguladığı satış vergisi oranına ek olarak, kendi satış vergisi oranlarını belirleyebilirler. Bu da, belirli şehirlerde ve kasabalarda satış vergisinin eyalet genelinden daha yüksek olmasına yol açabilir. Örneğin, New York City’de satış vergisi oranı, eyaletin belirlediği oranı aşarak toplamda %8.875’e kadar çıkabilmektedir.
Özel Tüketim Vergisi (ÖTV)
Amerika’da Özel Tüketim Vergisi (ÖTV), genellikle belirli ürünler üzerinden alınan bir vergidir. Bu vergi, özellikle alkollü içecekler, sigara, benzin ve bazı lüks ürünler gibi mallarda uygulanır. ÖTV, federal düzeyde uygulandığı gibi, bazı eyaletler de kendi eyaletlerinde ek vergi oranları belirleyebilirler.
Alkollü İçecekler ve Sigara
Alkollü içecekler ve sigara, Amerika’daki en yaygın ÖTV’li ürünlerdir. Sigara üzerindeki vergi, genellikle paket başına belirli bir miktar olarak hesaplanır. Alkollü içecekler de şişe veya litre başına vergiye tabi olabilir. 2025 yılı itibarıyla, federal hükümet, bir paket sigara için yaklaşık 1.01 USD vergi alırken, eyaletler bu vergi oranına ek olarak kendi vergilerini ekleyebilirler. Örneğin, New York’ta sigara vergisi, paket başına 4.35 USD’ye kadar çıkmaktadır.
Alkollü içeceklerde ise, şarap, bira ve sert içkiler gibi farklı kategoriler için farklı vergi oranları uygulanır. Örneğin, biralardaki vergi, litre başına 20 cent civarındayken, şarap ve sert içkilerde bu oran çok daha yüksektir. Alkollü içeceklerdeki vergi oranları, eyaletler arasında önemli ölçüde farklılık gösterebilir. California ve Texas gibi büyük eyaletlerde alkol vergisi oranları daha düşüktür, ancak New York ve Illinois gibi eyaletlerde bu oranlar daha yüksektir.
Benzin ve Diğer Enerji Ürünleri
Benzin, Amerika’daki önemli bir tüketim malıdır ve bu ürün üzerinden alınan özel tüketim vergisi de oldukça yaygındır. Benzin vergisi, galon başına belirli bir miktar olarak hesaplanır ve bu vergi, hem federal hükümet hem de eyaletler tarafından uygulanır. 2025 yılı itibarıyla, Amerika’daki federal benzin vergisi galon başına 18.4 cent, dizel için ise 24.4 cent’tir. Ancak, eyaletler de kendi benzin vergilerini uygulayarak, toplam vergi oranlarını artırabilirler. Örneğin, Pennsylvania eyaleti, benzine galon başına 58.7 cent vergi eklerken, Kaliforniya’da bu oran 50.5 cent civarındadır.
Lüks Tüketim Malları ve Diğer Ürünler
Lüks tüketim malları da Amerika’da özel tüketim vergisine tabidir. Bu tür ürünler arasında lüks otomobiller, yatlar, mücevherat ve bazı yüksek fiyatlı elektronik cihazlar yer alabilir. Bu tür ürünler için uygulanan ÖTV, genellikle ürünün değerine göre değişir. Örneğin, lüks araçlar için eyalet bazında yüksek vergi oranları uygulanabilir.
Amerika’da bazı eyaletler ayrıca, belirli ürünler için çevresel zararları telafi etmek amacıyla ek vergiler koymaktadır. Örneğin, plastik poşet kullanımına karşı bazı eyaletlerde ek vergi uygulamaları bulunmaktadır.
E-ticaret ve Dijital Ürünler Üzerindeki Vergiler
Son yıllarda, e-ticaretin artan etkisiyle birlikte, dijital ürünler ve online alışverişler üzerinde de satış vergisi uygulanmaya başlanmıştır. Eyaletler, internet üzerinden yapılan alışverişlerde de satış vergisi tahsil etmeye başlamış ve bu konuda yasalar geliştirilmiştir. 2025 itibarıyla, dijital ürünler, yazılımlar, film ve müzik indirmeleri gibi online satışlar da vergiye tabi olabilir. Örneğin, Netflix abonelikleri gibi dijital içerik hizmetleri, bazı eyaletlerde satış vergisine tabi olabilir.
Bazı eyaletler, e-ticaret vergi uygulamalarını sıkılaştırarak, internet üzerinden satış yapan işletmelerin yerel vergi düzenlemelerine uymalarını zorunlu hale getirmiştir. Bu, özellikle büyük e-ticaret platformları için önemli bir değişiklik yaratmış ve yerel vergi yükümlülüklerini yerine getirmelerini gerektirmiştir.
Tüketim Vergilerinin Etkisi
Amerika’daki tüketim vergileri, devletin gelir kaynağını oluşturmanın yanı sıra, tüketici davranışlarını da etkiler. Yüksek vergi oranları, belirli ürünlerin tüketimini sınırlayabilir veya azaltabilirken, düşük vergi oranları tüketimi artırabilir. Ayrıca, bazı tüketim vergileri çevresel amaçlarla kullanılarak, çevre dostu ürünlerin teşvik edilmesine yönelik stratejiler geliştirilmiştir.
Tüketim vergilerinin, vergi mükellefleri ve işletmeler için önemli bir rol oynadığı Amerika’da, her eyaletin farklı vergi oranları ve uygulamaları bulunmakta olup, bu da vergi yükümlülüklerini ve maliyetlerini değiştirebilir.
Amerika Gayrimenkul ve Mülkiyet Üzerinden Alınan Vergiler
Amerika Birleşik Devletleri’ndeki gayrimenkul ve mülkiyet üzerinden alınan vergiler, özellikle emlak sahipleri ve kiracılar için önemli bir vergi yükümlülüğü oluşturur. Gayrimenkul vergileri, hem federal düzeyde hem de eyalet ve yerel yönetimler tarafından tahsil edilir ve genellikle taşınmaz malların değeri üzerinden hesaplanır. Bu vergiler, belediyeler ve eyaletler için önemli bir gelir kaynağıdır ve genellikle yerel hizmetlerin finansmanında kullanılır. Gayrimenkul vergilerinin yanı sıra, mülkiyet sahiplerinin ödemesi gereken farklı türde vergiler de bulunmaktadır.
Gayrimenkul Vergisi (Property Tax)
Amerika’da gayrimenkul vergisi, özellikle eyalet ve yerel yönetimler tarafından tahsil edilen en yaygın vergi türlerinden biridir. Gayrimenkul vergisi, genellikle taşınmaz malların değerine dayalı olarak hesaplanır ve her yıl ödenmesi gereken bir vergi yükümlülüğüdür. Gayrimenkul vergisi, taşınmaz malın türüne (konut, ticari, sanayi vb.) göre değişkenlik gösterebilir ve her eyalet ile yerel yönetim, kendi gayrimenkul vergisi oranlarını belirler.
Gayrimenkul vergisi oranları, genellikle malın değerinin belirli bir yüzdesi olarak hesaplanır. Bu oran, eyalet ve yerel yönetimlere bağlı olarak %0.5 ile %2.5 arasında değişebilir. Örneğin, 2025 yılı itibarıyla, New Jersey ve Connecticut gibi eyaletlerde gayrimenkul vergisi oranları daha yüksekken, Wyoming ve Alaska gibi eyaletlerde daha düşük oranlar uygulanmaktadır. Gayrimenkul vergisi, genellikle yıllık olarak tahsil edilir ve mal sahiplerinin, taşınmazlarının değerine göre bu vergiyi ödemesi gerekmektedir.
Gayrimenkul vergisi, özellikle eğitim, kamu güvenliği, sağlık ve altyapı gibi yerel hizmetlerin finansmanında kullanılmaktadır. Belediyeler, bu vergileri toplar ve bu gelirleri yerel hizmetlerin sağlanmasında kullanır. Gayrimenkul vergisi, taşınmaz malların bulunduğu bölgedeki değer artışı veya azalışına göre yıllık olarak güncellenebilir.
Konut ve Ticari Gayrimenkul Üzerinden Alınan Vergiler
Amerika’daki gayrimenkul vergileri, konut ve ticari mülkler için farklılıklar gösterebilir. Konut sahipleri genellikle daha düşük vergi oranları ile karşılaşırken, ticari mülkler ve sanayi alanları için daha yüksek vergi oranları uygulanabilir. Ticari gayrimenkuller üzerinden alınan vergiler, genellikle işletmelerin faaliyetlerini sürdürebilmesi için gereken altyapı ve hizmetlerin finanse edilmesine yardımcı olur.
Konut ve ticari mülk sahipleri, gayrimenkul değerlerine göre vergi öderken, bazı durumlarda mülkün kullanım türü de vergi oranını etkileyebilir. Örneğin, bazı eyaletler, büyük ticari mülkler veya lüks konutlar gibi yüksek değerli mülkler için daha yüksek vergiler uygulayabilir. Ayrıca, bazı eyaletler, kiracılar için ek vergiler ve kesintiler de uygulayabilir.
Emlak Satış Vergisi (Real Estate Transfer Tax)
Amerika’da, gayrimenkul alım satımı sırasında uygulanan başka bir vergi türü de emlak satış vergisidir. Emlak satış vergisi, taşınmaz malın satışı sırasında, satış bedeli üzerinden alınan bir vergidir. Bu vergi, genellikle satıcı veya alıcı tarafından ödenir, ancak bu durum eyalet ve yerel yönetimlere bağlı olarak değişebilir. Emlak satış vergisi oranları, genellikle satış bedelinin belirli bir yüzdesi olarak hesaplanır ve eyaletler arasında büyük farklılıklar gösterebilir.
Örneğin, New York’ta emlak satış vergisi, satılan mülkün değerine göre değişen oranlarla uygulanırken, California gibi eyaletlerde belirli bir sabit oranla vergilendirilir. Bu tür vergiler, özellikle emlak alım satımı sırasında alıcı ve satıcı arasında mülkiyet transferi gerçekleşirken önemli bir finansal yükümlülük yaratabilir.
Emlak Değer Artışı ve Vergi İstisnaları
Amerika’daki gayrimenkul vergisi sistemi, genellikle taşınmaz malın değer artışına dayalı olarak çalışır. Taşınmaz malın değeri, piyasa koşullarına ve yerel ekonomiye bağlı olarak yıllık olarak artabilir. Bu artış, gayrimenkul vergisi hesaplamasında dikkate alınır ve mülk sahibinin ödeyeceği vergi miktarını doğrudan etkiler.
Ancak, bazı durumlarda gayrimenkul sahiplerine vergi indirimleri ve istisnaları uygulanabilir. Özellikle, emlak değer artışları, belirli programlar ve kurallar çerçevesinde sınırlandırılabilir. Örneğin, bazı eyaletlerde emlak değer artışı, belirli bir yüzeyin üstüne çıktığında vergi oranları yeniden hesaplanabilir veya belirli bir değer artışı, vergiden muaf tutulabilir. Ayrıca, emlak vergisi ödemelerinin geri ödenmesi ya da ertelenmesi gibi uygulamalar da bazı eyaletlerde mevcuttur.
Mülkiyet Vergisi ve İpotekli Gayrimenkuller
Mülkiyet vergisi, taşınmaz malın sahipliğini temsil eden bir vergi türüdür ve mülk sahibinin sahip olduğu gayrimenkul üzerinde alınır. İpotekli gayrimenkuller, yani üzerinde borç bulunan taşınmaz mallar da mülkiyet vergisine tabidir. Bu tür mülkler için, mülk sahibi, her yıl ödeme yaptığı gayrimenkul vergisi miktarını belirler. Ancak, ipotekli gayrimenkuller için ödenen vergi, ipotek veren bankalar veya kredi kuruluşları tarafından da denetlenebilir.
Amerika’da gayrimenkul vergisi, ipotekli mülklerde ödenmeyen vergi borçları nedeniyle ipotek sahibi tarafından ödemenin yapılmasını sağlayacak şekilde düzenlenebilir. Ayrıca, gayrimenkul vergisi ödemeleri, zamanında yapılmazsa, devlet, mülkü icra yoluyla satabilir.
Vergi İstisnaları ve Terk Edilen Mülkler
Bazı eyaletlerde, gayrimenkul vergisi, yaşlılar, engelliler veya düşük gelirli bireyler için belirli indirimlere veya ertelemelere tabidir. Ayrıca, terk edilen veya kullanılmayan mülkler üzerinde de özel vergi düzenlemeleri olabilir. Terk edilmiş mülkler, yerel yönetimler tarafından vergi borçları nedeniyle satılabilir ve bu mülkler genellikle vergi satışlarına çıkarılır.
Sonuç
Amerika’daki gayrimenkul ve mülkiyet vergileri, mülk sahiplerinin mali yükümlülüklerinin önemli bir kısmını oluşturur. Emlak vergisi, emlak satış vergisi ve mülkiyet vergisi gibi vergiler, yerel yönetimler için önemli bir gelir kaynağıdır ve devletin sunduğu hizmetleri finanse etmede büyük rol oynar. Gayrimenkul sahiplerinin, bu vergiler konusunda farkındalık yaratmaları ve ödemelerini düzenli olarak yapmaları, mülklerini korumaları açısından büyük önem taşır.
Amerika Uluslararası Vergi Anlaşmaları ve Çifte Vergilendirme
Amerika Birleşik Devletleri, küresel ekonomiyle derin bir ilişkiye sahip bir ülkedir ve bu nedenle, uluslararası ticaret, yatırım ve iş faaliyetleri için önemli vergi düzenlemelerine sahiptir. Amerikan vatandaşları ve şirketleri, yalnızca Amerika’da elde ettikleri gelirlerden değil, aynı zamanda dünya çapında kazandıkları gelirlerden de vergi ödemekle yükümlüdür. Bu durum, Amerika’nın uluslararası vergilendirme sistemini karmaşık hale getirmekte ve çifte vergilendirme gibi önemli bir sorun ortaya çıkarmaktadır. Çifte vergilendirme, aynı gelir üzerinden birden fazla ülke tarafından vergi alınması anlamına gelir ve bu, vergi mükellefleri için finansal bir yük oluşturabilir. Amerika, bu tür sorunları minimize etmek amacıyla uluslararası vergi anlaşmaları yapar.
Çifte Vergilendirme Sorunu
Çifte vergilendirme, bir kişi ya da şirketin, aynı gelir üzerinden birden fazla ülkede vergi ödemek zorunda kalması durumudur. Amerika’da, dünya çapında elde edilen tüm gelirler üzerinden vergi alınır. Bu durum, uluslararası iş yapan şirketler ve yurtdışında yaşayan Amerikalılar için zorlayıcı olabilir, çünkü hem Amerika’da hem de gelir elde edilen ülkede vergi ödemeleri gerekebilir.
Amerikan vatandaşları, yurt dışında elde ettikleri gelirler üzerinden de Amerika’ya vergi ödemekle yükümlüdürler. Bu, Amerika’nın vergi sisteminin “dünya çapında vergilendirme” (worldwide taxation) prensibine dayandığını gösterir. Ancak, Amerika, çifte vergilendirmeyi engellemek için çeşitli uluslararası vergi anlaşmaları yaparak, vergi mükelleflerinin aynı gelir üzerinden birden fazla vergi ödemesinin önüne geçmeye çalışır.
Çifte Vergilendirmeyi Önlemek İçin Uluslararası Vergi Anlaşmaları
Amerika, çifte vergilendirmeyi önlemek ve vergi mükelleflerinin yükünü hafifletmek amacıyla birçok ülke ile çifte vergilendirmeyi önleyici anlaşmalar yapmıştır. Bu anlaşmalar, genellikle her iki ülkenin de vergi yükümlülüklerini nasıl belirleyeceğini, hangi ülkelerin vergi alacağına karar verirken hangi gelirlerin hangi ülkede vergiye tabi olacağını düzenler.
Amerika’nın yaptığı çifte vergilendirme anlaşmalarında, genel olarak aşağıdaki düzenlemeler bulunmaktadır:
Amerika, bu tür vergi anlaşmaları sayesinde, kendi vatandaşlarının yurt dışında vergi ödemekle birlikte, Amerika’ya olan vergi yükümlülüklerini de düzenlemektedir.
Amerika’nın Çifte Vergilendirme Anlaşmaları
Amerika, dünyanın birçok ülkesiyle çifte vergilendirmeyi önlemeye yönelik anlaşmalar yapmıştır. Bu anlaşmalar, özellikle uluslararası iş yapan şirketler ve yurt dışında yaşayan Amerikalılar için büyük önem taşır. Bu anlaşmalar, gelirlerin hangi ülke tarafından vergilendirileceğini belirleyerek, aynı gelir üzerinden birden fazla vergi ödenmesini engellemeyi amaçlar.
Amerika’nın çifte vergilendirme anlaşmalarından bazıları şunlardır:
Bu anlaşmalar, uluslararası ticaretin ve iş gücünün mobilizasyonunun arttığı günümüzde büyük önem taşır. Hem şirketler hem de bireyler, vergi yüklerini azaltma ve doğru vergi beyanı yapma konusunda bu anlaşmalara başvururlar.
Yabancı Gelir ve Amerikan Vergi Sistemi
Amerika’da yaşayan ve yurt dışında gelir elde eden bireyler için özel düzenlemeler bulunmaktadır. Bu düzenlemeler, çifte vergilendirmeyi önlemeyi ve Amerikan vatandaşlarının yurt dışında kazandıkları gelirler üzerinden fazladan vergi ödememelerini sağlamayı amaçlar. Örneğin, Yabancı Çalışan İstisnası (Foreign Earned Income Exclusion), Amerikalıların, yurt dışında çalışarak kazandıkları gelirlerinin belirli bir kısmını Amerika’daki vergiden muaf tutmalarını sağlar. Bu istisna, özellikle yurt dışında uzun süre çalışan Amerikalılar için faydalı bir avantajdır.
Çifte Vergilendirme Sorunlarını Çözmek İçin Yapılabilecekler
Amerika’nın çifte vergilendirme ile mücadele etmek için yaptığı düzenlemeler, vergi mükellefleri için önemli bir kolaylık sağlar. Ancak, çifte vergilendirme hala karmaşık bir konu olabilmektedir ve bazı durumlarda vergi mükelleflerinin, vergi danışmanları ile çalışarak doğru stratejiler geliştirmeleri gerekebilir. Uluslararası vergi anlaşmalarını doğru bir şekilde anlamak ve bu anlaşmaların avantajlarından yararlanmak, vergi mükelleflerinin doğru bir şekilde vergi ödemelerini sağlamalarına yardımcı olacaktır.
Sonuç
Amerika’nın uluslararası vergi anlaşmaları, çifte vergilendirme sorununu çözmek amacıyla önemli bir rol oynamaktadır. Bu anlaşmalar, Amerikalıların ve yabancı şirketlerin global ölçekte vergi yükümlülüklerini düzenler ve aynı gelir üzerinden birden fazla vergi ödemesini engeller. Ancak, vergi mükelleflerinin bu anlaşmaları doğru bir şekilde anlaması ve bu doğrultuda hareket etmesi gerekmektedir. Uluslararası vergi anlaşmalarının avantajlarından yararlanmak, finansal yükleri hafifletmeye yardımcı olabilir ve doğru vergi stratejilerinin belirlenmesine olanak tanır.
Sıkça Sorulan Sorular (SSS)
Amerika’nın uluslararası vergi anlaşmaları çifte vergilendirmeyi nasıl önler?
Amerika, çifte vergilendirmeyi önlemek için dünya çapında birçok ülke ile vergi anlaşmaları yapmaktadır. Bu anlaşmalar, bir kişinin veya şirketin aynı gelir üzerinden iki kez vergi ödemesinin önüne geçer. Çifte vergilendirmeyi engellemek için vergi kredisi ve muafiyetler gibi mekanizmalar kullanılır. Yabancı ülkelerde ödenen vergiler, Amerikan vergilerinden düşülerek çift vergilendirme sorunu çözülür.
Amerika’da yurt dışında elde edilen gelirler üzerinden vergi ödenir mi?
Evet, Amerika’da yaşayan vatandaşlar ve iş yerleri, sadece Amerika’daki değil, aynı zamanda yurt dışında kazandıkları gelirler üzerinden de vergi öderler. Ancak, Amerika, yurt dışında elde edilen gelirler için vergi kredisi ve istisnalar sunarak çifte vergilendirmeyi önler. Yurt dışında kazanılan gelir, belirli şartlar altında Amerika’daki vergi yükümlülüğünden kısmı olarak muaf tutulabilir.
Amerika’nın çifte vergilendirme anlaşmaları hangi ülkelerle vardır?
Amerika, birçok ülke ile çifte vergilendirme anlaşmaları yapmıştır. Bu ülkeler arasında Birleşik Krallık, Kanada, Almanya, Fransa ve Japonya gibi büyük ekonomiler bulunmaktadır. Bu anlaşmalar, her iki ülkedeki vergi yükümlülüklerini belirler ve çifte vergilendirme riskini azaltır. Anlaşmalar, genellikle vergi mükelleflerinin hangi ülkede vergi ödeyeceğini ve hangi gelirlerin hangi ülkede vergilendirileceğini açıkça belirtir.
Ek kaynak: Daha fazla bilgi için
Ternrise Danışmanlarını Keşfedin: Ternrise Amerika Danışmanlarını keşfedin!